29 Ağustos 2012 Çarşamba

Çağlar ve Müzik - 34

Bölüm 34 / Orijinal Yayın Tarihi: 30 AĞUSTOS 1999



Sayın dinleyiciler, Bartok'u bizde az seslendirilmiş veya hiç selendirilmemiş yapıtların öncelik vererek onu tanımaya ayırdığımız izlencemizi sürdürüyoruz. Bu kez onun üç dördülünü dinleteceğiz. Bartok yaylılar için altı tane dördül yazmıştır. Birincisini 1908 yılında, ilk dönemi içinde, ikincisini 1915-1917 yılları arasında ikinci dönem içinde ortaya koymuştur.
Bugün dinleteceğimiz Üçüncü Dördülü 1927'de, Beş bölümlü olan Dördüncü Dördülü 1923'te, yine beş bölümlü olan Beşinci Dördülü 1934'te yazmıştır. Bartok'un dördüllerinin Beethoven'den bu yana yazılmış dördüllerin en mükemmeli oldukları eleştirmenlerce genelde olumsandığı gibi, küğünün gelişiminin de göstergeleri sayılabileceği belirtilmeye çalışılır.
Bundan önceki izlencilerimizde Barok'un gelişim yönü ve varış noktaları yönünden yapmış olduğumuz tüm açıklamalar dördülleri için de geçerli bulunmaktadır. Üçüncü Dördül, kesintisiz, birbirine bağlı olarak çalınacak üç bölümcük ve coda'dan oluşmaktadır. Yapıtı Çilingiryan Dörtlüsü seslendirmektedir.
KÜĞ (Ç.S.M.): BARTOK - Üçüncü Dördül (14'55")
Bartok'un üçüncüden bir yıl sonra 1923'de yazdığı Dördüncü Dördül, kullandığı ögeler ve teknik bakımından üçüncünün daha gelişmişi, daha zengileştirilmişi olarak görülebilir. Tını zenginliğine ulaşmak bakımından yaylıçalgıların kullanılışında değişik tekniklerin; sul tasto, sul ponticello, col legno(lenyo), Legno battuto (lenyo battuto) bollukla yer aldığı bu dördüllerin dördüncüsünde Bartok'un adıyla anılan; Bartok Pizzicato olarak adlandırılan yeni bir pizzicato tekniğinin de ortaya koyulmuş olduğunu görmekteyiz.
Bartok'un Dördüncü Dördülünün bölüm sıralaması şöyle:
  1. Allegro
  2. Prestissimo con sordino
  3. Non troppo lento
  4. Allegretto pizzicato
  5. Allegro molto
Her bölümde ayrı bir tınısal zenginlik bulunan, kücük bir örgeden geliştirme yoluyla nasıl dev bir yapısallığa ulaşılabileceğinin hayret ve hayranlık verici gizini ve bilgisini içinde barındıran Dördüncü Dördül'ü yine Çilingiryan dörtlüsü seslendiriyor.
KÜĞ (Ç.S.M.): BARTOK - Dördüncü Dördül (22'30")
Dinleteceğimiz son yapıt, Bartok'un 1934 yılında yazdığı Dördüncü Dördülü gibi beş bölümlü daha sade gereçlerle araştırma zenginliğine ulaşan Beşinci Dördülün bölümleri:
  1. Allegro
  2. Adagio molto
  3. Scherzo
  4. Andante
  5. Finale
Yapıtı yine Çilingiryan dörtlüsü seslendiriyor.
KÜĞ (Ç.S.M.): BARTOK - Beşinci Dördül (30'40")

Not: Tekrar yayında kısaltılmış olan programın ses kaydında Üçüncü Dördül yayınlanmamıştır.

22 Ağustos 2012 Çarşamba

Çağlar ve Müzik - 33

Bölüm 33 / Orijinal Yayın Tarihi: 23 Ağustos 1999



Bela Bartok'un 1918'de piyano için "Üç Çalışma" ve bir yıl sonra 1919'da "Tansık Mandarin" balesiyle ulaşmış olduğu "uzak veya gizli dengeserlik" yöntemi, onun küğünde uygulayım yönünden son aşama sayılabilir. Schoenberg'in dengeserlikdışı/atonal küğle ve bunun bir anlamda kurallaşması sayılabilecek "dizisel" yöntemle ulaşmış olduğu hem yeni, hem geniş anlatım/duyarlık olanağını, Bartok; tam bir dizi anlayışına gitmeden, ancak ileri ölçüde alacalı -böylece oniki sesi de içine alabilen- özgün bir teknikle sağlamıştır. 1920 yılında yazmış olduğu; Op.20 "Yerel Ezgiler Üzerine Doğaçlamalar" yapıtı, yerel ezgilerin bile "uzak/gizli dengeserlik" içinde nasıl çokseslendirilebileceğinin şaşırtıcı olduğu ölçüde; geniş ve sağlam, hem de açık bir örneğini oluşturur.
Bartok, Op.20'den sonraki yapıtlarına opus sayısı koymamıştır. Bundan sonraki yapıtlarını yazıldıkları yılaara göre izlemek zorunludur. Bartok 1921'de Keman-Piyano için 1. Sonat'ını, yazar 1922'de yine keman-piyano için 2. Sonat'ını yazar. Bu sonatlarda keman ile piyano çok yerde ayrı deviniler içinde birbirlerinin uyumu, tamamlayıcısı olurlar.
1923 yılı Buda ile Peşte'nin birleşerek başkent Budapeşte'yi oluşturmalarının ellinci yılıdır. Kutlama çerçevesinde Bartok: "Kırın Ardışı/Dance Suite"i adlı orkestra yapıtını, arkadaşı Zoltan Kodaly ise "Psalmus Hunaricus"u ortaya koyar.
1926 yılı Bartok'un en verimli yıllarından olur. 1. Piyano Konçertosu, piyano için "Sonat"ı ve yine piyano için "Açık Havada" ardışını yazar.
Bugünkü izlencemizde 1926 yılında yazılmış olan 1. Piyano Konçertosu ile "Açık Havada" piyano ardışını, son olarak da 1931 yılında yazmış olduğu 2. Piyano Konçertosunu sunacağız.
Bartok, ulaşmış olduğu "uzak/gizli" dengeserlik tekniğini artık çok kıvrak ve kıvamlı yönde, istediği dönem veya biçime uygulayabilmektedir. 1920'lerde hemen hemen bütün Avrupalı bağdarlar/besteciler arasında yaygınlaşmaya başlamış olan; kuramcısı Ferruccio Busoni olan "Bach'a dönüş" ya da az sonra daha genişletilmiş biçimde ''Yeni Klasikcilik" adını alacak olan akıma Bartok da yakınlık göstermiştir. Onun 1. Piyano Konçertosu, Barok dönem küğüne bir uzanışı, Barok dönem küğünün yapısal özelliklerini gününün devrimci küğ anlayışıyla bağdaştırmayı yansıtır. Yeni Klasikcilik akımı içinde Stravinski, eski ustaların ezgilerini alarak onları kendi uyum ve tartım anlayışı çerçevesi içinde yenileştirmek isterken, Bartok; Barok dönem bağdarlarının ezgilerini hiç almadan, ancak ezgi yapısındaki, kısa-eklemli yapısallığı göz önünde bulundurarak "yedisek/ayarcıl/diyatonik" örgelerin tartımlılık içinde yinelenmesiyle Baro'un özünü yapıtına sindirmiş, bunu alacalı/çok usta, ileri bir temsilcisi olduğunu göstermiştir.
Allegro moderato buyurgulu ilk bölüm, temelde "mi-sol-si-re-fadiyez-la-do" seslerinden oluşturulan ezgi (örge) veya üçlü ve yedili aralıkların yeğlendiği tınaş örgüsüyle ortaya koyulmuştur.
Andante buyurgulu ikinci bölüm; vurmaçalgı vuruşlarına, piyanonun karşılık tınaşsal vuruşlarıyla başlar ve gelişir. Belirgin bir ezgi henüz yoktur. Oldukça ilerde; önce obva'da daha sonra klarinet ve flüt'te kendisini gösteren ezgiye karşılık, piyanoda iki elde ayrı ayrı yedili seslerden oluşan tınaşsal tartım önce üç sese, sonra beş seslik vuruşlara ulaşır. Flüt, obva, klarinet bu tartım üzerinde ayrı girişlerle ezgilerini çalarlar. Bu toplu devinim piyanissimodan forteye ulaştıktan sonra inginleşmeye geçer. Piyanissimoya varınca, bölümün başındaki piyano devinimleri biraz değiştirimli olarak uzunca yinelenir. Suskuya varılacağı sanısı uyanmışken, birden "Allegro" devinimine geçilir. Bu geçki, Allegro molto buyurgulu üçüncü bölüme bağlanır. İkinci bölümün çok ustaca geliştirilen batıcı tınaşsal tartısallığına karşılık olağanüstü bir duyarlıkla üstte yürütülen ezgisellik çok az görülebilir, zıtlıkların uyuşumunu dile getirir.
Allegro molto buyurgulu son bölüm, birinci bölümün güçlü tartımsallığını daha hızlanmış olarak gösterir. Tüm bölüm, bitişe doğru ortaya çıkan 3/8 veya 3/4'lük iki ölçü dışında baştan sona 2/4 vuruş üzerine kurulduğu gibi, sık yenilenen ana örge/motif, birinci bölümdeki çıkıcılığın (si-do-re) yerine iniciliği (sol-fa-mi/re-do-si) yeğler. Yine bu son bölümün örgesel yinelenmesinden doğan tartısal devinim Barok küğ ırasından çok yerel halk ezgilerinin ırasını/karakterini yansıtır.
Bartok'un, tartımsallığın utkusunu haykıran bu çarpıcı, alabildiğine ilginç 1. Piyano Konçertosunu; Claudio Abbado yönetimindeki Şikago Senfoni Orkestrası eşliğinde, piyanoçalar Maurizio Pollini'den dinleyeceğiz.
KÜĞ (Ç.S.M.): Bartok - 1. Piyano Konçertosu (23'21")
Bartok'un 1926 yılında piyano için yazmış olduğu; En Plein Air/Açık Havada Ardışı, yine bu yıl başlayıp 1939'da tamamlayabildiği altı destelik "Mikrokosmos"unu saymazsak, yalnız piyano için yazılmış son yapıtıdır. Beş bölümlü olarn Ardış'ın bölüm başlıkları şöyle:
1. Davul, Zurna ile
2. Barkarol
3. Musettes.
4. Gecesel Küğ
5. Kovalamaca
İlk parça; "Davul-Zurna ile" bir alanda davul-zurna ile çalınan müziğin ve halk kırınının bütün özelliklerini piyanodan yansıtmak için, piyanonun bir vurmaçalgı gibi kullanılmasını öngören bir parçadır. Yeni uyumlar içinde çok tartımlık da sergilenir.
Dengeserliğe bağlanabilir gibi ezgisel görünen "Barkarol" ve "Musettes"in biraz bulanık, düşçü, kaçıcı havasının ardından gelen "Gecesel Küğ" Ardış'ın en çarpıcı, en gözüpek, inanılmaz ilerilikte parçasıdır. Çok dengeserli, çok tartımlı yapısallık içinde; kırılan, sokulan seslerle kımıltılı, şiz dolu gece, salkımseslerin açılıp kapanan, kırılarak çalınan veya topaklanmış seslerin çakılırcasına düşüşleriyle ayrıksın, olağanüstü bir anlam ve anlatıma ulaşır. Bu parçadan anlatımı derinleştirmek için kullanılmış ses topakları 1960'lı yıllardan sonra gerçekleşecek olan "yığınses küğünün" kapısını çalmaktadır.
Son parça "Kovalamaca" devinim hızı artı çarpış hızını belirlemek, göstermek için yazılmış gibidir.
Bartok'un "Açık Havada" ardışını Michelle (Mişel) Beroff seslendiriyor.
KÜĞ (Ç.S.M.): Bartok - Açık Hava Ardışı (14'42")
Bugünkü izlencemizde dinleteceğimiz son yapıt, Bartok'un 1931 yılında yazmış olduğu 2. Piyano Konçertosu'dur. Bu Konçerto için Bach'a Dönüş veya Yeni Klasikcilik akımı içinde gösterilebilir ikinci yapıt olarak bakabiliriz. Bartok, bu konçertosunda Bach'ın girdili/kontrapuntal küğ tekniğini özümsemiş olarak karşımıza çıkar. Örnek Bach'tır ama, varılan nokta çok yeni, çok bilgece ve şaşırtıcıdır. Birinci piyano konçertosu için söylediğimiz özellikler bu konçerto için de söylenebilir. Bu da ilk konçerto gibi üç bölümlüdür. 1. Bölüm Allegro'dur. Bu bölümde aradığı sertliği, kesinliği elde edebilmek için; piyanoya yalnız üfleme ve vurma çalgıların eşliğini öngörmüş, yaylı çalgılara bu bölümde hiç yer vermemiştir. Adagio buyurgulu ikinci bölüm yaylıçalgıların kakışmalı, uyumsal ezgisel akışı ile başlar. Piyanonun altı sesli; "do-si-la-sol-fa-mi" yinelemeli örgesiyle karşılık görür. Birinci konçertodaki gibi şaşırtıcı atılımlarla dolu bu orta bölüm, yapısal kuruluşu bakımından ister istemez, Bach'ın adagioları kadar, belki ondan da çok, Beethoven'ın büyük sol dengeserli Dördüncü Piyano Konçertosu'nın büyük sadelik içinde ürpertici bir anlatıma ulaşabilmiş olduğu orta bölümünü usa getirir. Ulaşılması çok zor bu yüceltici etkinlik Bartok'un bu konçertosunda da kendini gösterir. Yaylılar ve piyanodaki biraz gizemli kesikleşe; soru-yanıt yürüyüşü birden "Presto" buyurgulu bir devinime dönüşür. Genellikle piyanonun alacalı örgelerinin ardıncalığının egemen olduğu, hem de hızlanma esrikliğinin ürkünçleştirdiği bu bölümcük yine baştaki yaylıların ve piyanonun keşikleşe öaldıkları duygulandırıcı Adagio'ya dönerek biter.
Allegro moderato buyurgulu üçüncü bölüm, ilk bölümün girdili Bach küğünü andırmakla birlikte, örgesel yapı bakımından daha alacalı bir yapısallıkla Bach-Bartok özgülüğünü gerçekleştirir.
Bartok'un 2. Piyano konçertosunu yine Abbado yönetiminde Şikago Senfoni Orkestrası eşliğinde Maurizio Pollini'den dinleyeceğiz.
KÜĞ (Ç.S.M.): Bartok - 2. piyano konçertosu (27'26")

Not: Tekrar yayında kısaltılmış olan programın ses kaydında 2. piyano konçertosu yayınlanmamıştır.

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Çağlar ve Müzik - 32

Bölüm 32 / Orijinal Yayın Tarihi: 16 Ağustos 1999



Bartok 1918 yılında Viyana'ya gittiğinde Schoenberg'le tanışır. Onun küğüyle yakından ilgilenir. O yıl, piyano için yazmış olduğu Op.18 Üç Çalışma, Schoenberg küğüne yaklaşımının, ilgisinin en güzel örneği sayılabilir. Bartok'un alacalı/kromatik küğü dizi anlayışını içinde barındığı için, oniki sesin sıralanmasında Schoenberg'in 1923'te ortaya çıkaracağı kurallara tam bir uyuşması söz konusu olmasa bile dengeserlikdışı/atonal küğün içinde dizi anlayışını saklandığının ayırdında olduğunu söylemek gerekir. Bartok hiç bir zaman; ne o gün ne daha sonra dizisel anlayışa tam bir uygunlukla küğ yazmamıştır. Onun küğünün özelliği dengeserliği en uzak noktasına kadar yürütebilmek, ama tümden dengeserlikdışına geçmemek, uzak ya da genişletilmiş dengeserlik anlayışına göre yazılmış en etkileyici, anlamlı yapıtların başta gelenlerinden birisi olan, Op.18 Üç Çalışma'yı Paul Jacobs'un piyanosundan dinletiyoruz.
1. Çalışma - Allegro molto,
2. Çalışma - Andante sostenuto,
3. Çalışma - Rubato, tempo giusto, rubato buyurguludur.
KÜĞ (Ç.S.M) : Bartok - Üç Çalışma Op. 18 (7'14")
Bartok 1919 yılında üçüncü ve son sahne yapıtı olan "Le Mandarin Merveilleue / Der Wurderbare Mandarin / Tansık Mandarin" Op.19 bale yapıtını bitirir. Yapıt ürkütücü, anlamsız bulunur. Balenin ilk kez sahnelenmesi Bartok'un ününün dış ülkelerde yaygınlaşmış olması sonucu ancak 1926 yılında Köln'de gerçekleşir. Anlaşılan 1926'da Almanya'da bile bu küğe karşı yeterli bir anlayış, yakınlık oluşmamış bulunmalı ki, "Tansık Mandarin" 1926 yılından sonra Bartok'un ölümüne dek bir daha hiç bir yerde sahnelenmedi, seslendirilmedi. 1945'te Bartok'un ölümünden sonra değeri günden güne daha anlaşılmaya başlayınca, bu yapıtı da anımsanıp 1960'larda New York'ta sahnelendi. New York'lu küğ eleştirmenleri bu gösteriden sonra, yazıldığı günden bu yana son elli yılda yazılmış bale yapıtlarının en mükemmeli olduğunda görüş birliğine vardılar.
1918'de Op.18 Üç Çalışma'nın yazılmış olması "Tansık Mandarin"in aşırı alacalı yapısının anahtarı olarak görülebilir. "Tansık Mandarin"in öyküsü/cönkü Menyhert Lengyel'indir. Karanlık, ürkünç, düşsü bir kou. Bir sokakta pusu kuran haydutlar, çığırtkan olarak öne sürdükleri kızın ayartıcılığına kanarak sokağa giren kişileri soyar, sonra öldürürler. İlk iki kurbandan birşey çıkmaz. Kurbanların üçüncüsü Mandarin, sokak başında görünür. Kız onu da baştan çıkarmak için, iç gıcıklayıcı bir kırına başlar ve onu pusu kurulan eve çeker. Haydutlar, Mandarin' in üzerine çullanır, parasını, mücevherlerini alırlar. Öldürmek için yüzüne yastık kapatır, üzerine oturarak boğmaya çalışırlar. Öldüremezler. Kılıç saplarlar. Ölmez. Odanın ortasında duran yüksek bir asma şamdana asarlar. Bunların hiçbirine karşı koymaz Mandarin. Bu arada işini bitirdiği için kenara çekilmiş olan çığırtkan kıza hiç kapanmayan gözlerle yeşil bir ışık içinde çılgın bir istekle, tutkuyla bakar durur. Kapatılması olursuz bu gözlerden gangsterler yılarlar. Kızı iterler. Kızın acıyarak onu kucaklamasıyla Mandarin'in yaralarından kan akmaya başlar, gözleri kapanır.
Stevens'in "Bartok'un sahne yapıtları utura keskinliğindedir" sözünü anımsarsak, "Tansık Mandarin"in bunların en keskini bulunduğunu söyleyebiliriz. Bartok'un 1910 yılından 1919 yılına dek ortaya koyduğu yapıtlarda; yabanıl, sert, aralıksız bir hamle gücü bulunduğu hemen kendini belli eder. Tansık Mandarin bu tutumu en keskin hatlarıyla vermektedir. Yapıtta; gürültülü sokaktaki gangsterlerin ardı ardına gelen cinayetleri, rahat küğlerin kurbanı olan izleyiciyi, tüm orkestrada gelişen tartısallıkla şaşkına çevirir. Bir cinayetten ötekine aradaki geçkiler, uğursuz havayı azaltacağına, klarinetlerin kötülükleri önceden haber veren, boşluğa karşı alışılmamış uluyuşları ile çoğalır. Küğü yalnızca tatlı ezgilerle duygulanma sananlar bu küğde gerçek bir cinayet bulunduğunu çekinmeden düşünebileceklerdir. Kuşkusuz olan yön: Tansık Mandarin'in Bartok'un yaklaşılabilmesi en zor, ama bir kez anlaşılabildi mi anlatım gücünün yüksekliğiyle hayranlık getiren en önemli yapıtlarından birisi olduğudur.
Bartok, bale küğünün tümünün sahnelenmesinin zorluğunu göz önünde bulundurarak balenin içinden aldığı bazı bölümlere değişik bir bitiriş de yazarak bir de Tansık Mandarin Ardışı yazmıştır. Bu ardışın balenin kendisinden daha çok seslendirildiğini söyleyebiliriz.
Biz bu izlencemizde, önce balenin tümünü sunacağız ardından, yapıtın önemini göz önünde tutarak, kulaklarda daha yer edinebilmesi bakımından Ardış biçimini de sunacağız.
Şimdi "Tansık Mandarin"in tüm küğünü, Pierre Boulez yönetiminde, Schola Cantorum ve New York Filarmoni'nin seslendirmesiyle sunuyoruz.
KÜĞ (Ç.S.M): BARTOK - Tansık Mandarin, bale, Op.19 (31'04")
Şimdi de Rafael Kubelik yönetimindeki Şikago Senfoni Senfoni Orkestrasından "Tansık Mandarin" Ardışını sunuyoruz.
KÜĞ (Ç.S.M): BARTOK - Tansık Mandarin Ardışı (18'03")
Son olarak, Bartok'un 1920 yılında piyano için yazmış olduğu sekiz parçadan oluşan Op.20 Macar Halk Şarkıları Üzerine Doğaçlamalar yapıtını Claude Helffer'in piyanosundan sunuyoruz.
KÜĞ (Ç.S.M): BARTOK - Op.20 Macar Halk Şarkıları Üzerine Doğaçlamalar (11'04")

Not: Tekrar yayında kısaltılmış olan programın ses kaydında Tansık Mandarin Ardışı yayınlanmamıştır.

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Çağlar ve Müzik - 31

Bölüm 31 / Orijinal Yayın Tarihi: 9 Ağustos 1999



Bela Bartok üzerine bir kitap yazmış olan Amerika'lı yazar, bağdar H.Stevens, Bartok'un sahne yapıtları için "Ustura keskinliğindedirler" deyimini kullanır. Gerçekten de yazıldıkları tarihler göz önünde bulundurulduğunda bu deyimin yerine oturduğunu söyleyebiliriz.
Bartok'un ikinci sahne yapıtı; 1914-1916 yılları arasında yazmış olduğu "Tahta Prens" balesidir. İlkin 1917 yılında 12 Nisan'da Budapeşte'de sahnelenir. Bartok'un kendi ülkesinde ilk kez ilgi çeken, başarı kazanan yapıtı budur. Yine de bu, Bartok'un tüm yapıtlarıyla benimsendiği, anlaşıldığı, tutulduğu anlamına gelmez. Ne ki "Tahta Prens"in başarı kazanması, 1911'de yazıldığı halde oynanmamış olan "Mavisakal'ın Şatosu" Operasının bir yıl sonra 1918'de sahnelenmesine zemin hazırlar.
"Tahta Prens" balesinin konusu; kötü bir perinin ayırdığı sevgililerin sonunda birbirlerine kavuşmaları olarak özetlenebilir. Prens ve sevgilisi aradan ırmak geçen karşı karşıya duran iki ayrı şatoda otururlar. Irmak da, orman da prensin karşı yakaya geçmesini perinin buyruğu gereği önlerler. Kötü peri prensese, sevgili prensi unutması/eğlenmesi için tahta bir prens/bebek verir. Ancak sonunda prens tüm engelleri aşar prensese kavuşur.
Yapıt, yedi kırın/dans üzerine kuruludur. Bartok'un yapıtları içinde ender görülen bir güleçlik ve şenlik taşır. Tahta Prens'in ilk dört kırını: 1. Prensesin ormanda kırını 2. Ormanın kırını 3. Dalgaların kırını 4.Prensesin tahta bebekle kırını son üç bölüme göre daha şen, açık bir tartısallık göstermektedir. Bartok'un "Tahta Prens" bale küğünün tümünü Pierre Boulez yönetimindeki Şikago Senfoni Orkestrasından sunuyoruz.
KÜĞ (Çoksesli müzik) : Bartok - Tahta Prens Op.13 (54'56")
Bartok'un piyano yapıtları çağdaş piyano küğünde çok özel, seçkin bir yere sahiptirler. Çağdaş küğü önemseyen piyanoçalarlarca sıklıkla seslendirilirler. 1915'te yazdığı "Romen Halk Kırınları" parçası ile hemen ardından 1916 yılında yazmış olduğu, Op.14 Ardış/Süite'i Claude Helffer'in piyanosundan sunuyoruz.
KÜĞ (Çoksesli müzik) : Bartok - Romen Halk Kırınları (4'12")
Ardış, Op.14 (7'57")

Not: Tekrar yayında kısaltılmış olan programın ses kaydında Romen Halk Kırınları yayınlanmamıştır.

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Çağlar ve Müzik - 30

Bölüm 30 / Orijinal Yayın Tarihi: 2 Ağustos 1999



Sayın dinleyiciler,yüzyılımızın en önemli bağdarlarından olan Macar bağdarı Bela Bartok'u yapıtlarıyla tanıtmayı sürdürüyoruz. Bartok'a ayırdığımız geçen haftaki izlencemizde onun 1910 yılına dek yazdığı yapıtlardan söz ederek üç de örnek vermiştik.
1910 yılına gelindiğinde Bartok'un yapıtlarında Debussy'nin izlenimci küğünün saydamlık etkisiyle, kaynağı Macar halk küğünün pentatonik yapısı ve tartısallığına dayanan biraz buruk, giderek sertleşebilir oynaklığının birlikte yer almaya başladığı görülür. Yazısı daha incelmişlik, çeşitlilik, ayrıntı zenginliği gösterir.
Bartok, 1910 yılında, orkestra için Op.10 "İki Resim" yapıtını ortaya koyar. "Çiçekler İçinde" başlıklı ilk bölümde Debussy'den etkileniş açıkça belli olur. İkinci bölüm "Köy Kırını"nda Macar yerel ezgilerinden gelen tartısallık öne çıkar. Bartok'un kendine özgü kişisel bir dil yaratmaya yönlenişinde açık bir varış noktası olarak kendini belli eden bu ilginç, etkileyici yapıtı Antal Dorati yönetiminde Detroit Senfoni Orkestrasından dinleyeceğiz.
KÜĞ: Bartok - İki Resim, Op.10 (16'51")
1911 yılı Bartok'un tek operası "Mavisakal'ın Şatosu"nu yazdığı yıldır. Bartok sahne yapıtı olarak üç yapıt yazmıştır: Bir opera, iki de bale. İlk sahne yapıtı operasıdır. Opera iki kişi -Mavisakal ve yeni evlenip şatosuna getirdiği son eşi Judith- arasında konuşmayla geçer. Görülebilir devini yokluğu, dramsal akışın sözlerin simgesel/ tinsel anlamının izlenebilmesiyle önem kazanır oluşu, Schoenberg'in tek kişilik operası "Erwartung"da olduğunca tümüyle içe, tinsel kavramların değerlendirilmesine bağlı içsel deviniye yönelik yeni bir opera karşısında olduğumuzu göstermektedir. Bu nedenle konuşmaların anlaşılırlığı büyük önem taşımaktadır. Debussy'nin tek operası "Pelleas ve Melisande"da olduğunca ezgilemenin konuşma diline, dilin vurgularındaki doğallığa uygun olması, Bartok tarafından Macarcanın özellikleri gözönünde tutularak "Mavisakalın Şatosu"nda uygulanmıştır. Bu konuşmaya yatkın ezgileme, çok zengin bir orkestralamayla, senfonisel bir bütünlük de gözetilerek desteklenmiş, böylece; içinde iki yalkıcının yer aldığı, yedi bölümlü büyük bir senfonisel yır ortaya koyulmuştur sanki.
Yapıt 1911 yılında tamamlanmıştır ama, dramsal devini yoksunluğu bahanesiyle 1918 yılına dek oynanmadan kalır. Operanın cönkü/librettosu Bela Balasz'ındır. Perrault'un Mavisakal öyküsüyle, yahut Maeterlinck'in "Arianne ve Mavisakal" oyunuyla kuruluş ve sonuçta ulaşılmak istenen anlam bakımından hiç bir yakınlığı yoktur.
Perde açıldığında Mavisakal'ın loş, soğuk şatosunun salonu görülür. Bu salona açılan yedi kapalı kapı vardır. Mavisakal'ın Şatosuna yeni getirmiş olduğu yeni eşi Judith, loşluktan, soğuktan bunalım içindedir. İç ve dış aydınlığa kavuşmak umudu, isteğiyle kapalı kapıların anahtarlarını Mavi Sakal'dan ister. Onları birer birer açmaya koyulur. Her kapı açılışta çıkan görünü karşısında, Judith ve Mavisakal'ın değişik düşünce ve isteklere yöneldiklerini belirleyen konuşmalar geçer aralarında.
Birinci kapı işkene odasına açılır. Kızıl bir aydınlık içinde zincirler, bıçaklar, çiviler, şişler parlar. İkinci kapı; çeşitli savaş pusatlarının/silahlarının saklandığı kanlı bir odadır. Üçüncü kapının açılmasıyla Mavisakal'ın hazine odası görülür. Kanlı ışıltılar içinde parıldayan mücevherler de Judith'in ilgisini çekmez. Dördüncü kapı; kanlı tormurcuk ve çiçeklerle dolu bir bahçeye, beşincisi; çayırlar, ormanlar, ırmaklar, mavi dağlarla çevrili Mavisakal'ın ülkesine açılır. Ancak bu büyük, uzak, ülkenin üstünde bile kankızılımsı bir hava dalgalanmaktadır. Judith, aradığı gize ulaşamamışlık duygusu içinde bunlarla yetinmez. Her şeyin üstüne sinmiş kan rengine bulanmış yarı karanlık onu hep daha öteye gitmeye iter. Altıncı kapının anahtarını da vermesi için Mavisakal'a karşı direnir. Alır, açar. Işık değil, karanlıktır bulduğu. Geniş, durgun, gözyaşlarından oluşmuş bir göl, ürpertici bir esinti altında suskunlukla ışıldar. Judith, söylentilerden söz eder; Mavisakal'ın önceki karılarını ne yaptığını bilmek ister. Yoksa onları öldürmüş müdür? Her yerde görülen kan onların kanı mıdır? Bu kötüleyen kuşku, vazgeçiremediği direniş karşısında MaviSakal, yedinci kapının anahtarını da vererek kapıyı açmasına izin verir. "Gör onları, oradalar" der. Yedinci kapı açılınca gümüşsü bir ışık taşar. Karanlık sahnede Mavisakal'la Judith'i geriden aydınlatır. Mavisakal'ın önceki üç karısı; solgun yüzleri, onurlu ve alımlı yürüyüşleriyle kapıda görünürler. Herşey onların eseridir. Onlar, hep yaşayan ölümsüz güzelliğin kendisidirler. Birincisi şafağın, ikincisi öğlenin, üçücüsü günbatımının yapıcısıdır. Tüm görünenler ölümsüz güzellik önünde ne denli değersiz, gelip-geçici hem de yoksul kalmaktadır. Mavisakal'ın bırakmak istememesine karşın, Judith bir çekime kapılmışcasına yedinci kapıdan içeri, ötekilerin yanına geçer. "O, şimdi sonsuz gece olmuştur" böyle söylenir Mavisakal, şatosunun yalnızlığına döner.
Bartok'un "Mavisakal'ın Şatosu" operasını bas Mihaly Szekely, mezzo soprano Klara Palankay'dan, Janos Ferencsik yönetiminde Budapeşte Filarmoni Orkestrası eşliğinde dinleteceğiz.
KÜĞ: Bartok – "Mavisakal'ın Şatosu" (50'44")

Not: Tekrar yayında kısaltılmış olan programın ses kaydında İki Resim, Op.10 yayınlanmamıştır.

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Çağlar ve Müzik - 29

Bölüm 29 / Orijinal Yayın Tarihi: 26 Temmuz 1999



Macar bağdar Bela Bartok, birinci dünya savaşından sonra Romanya sınırları içinde kalan Nagyszenmiklos'da 1881 yılında dünyaya geldi. Babası Tarım Okulunda müdür, annesi eski bir öğretmendi. İlk piyano derslerini daha beş yayındayken annesinden almaya başlamıştı. Sekiz yaşına geldiğinde babası öldü. Oğlunu yetiştirebilmek için annesi yeniden öğretmenliğe başladı.1891'de halk önünde ilk dinletisini verdi. 1894'te Laszlo Erkel'in öğrencisi oldu, daha ileri, yeterli bir küğ eğitimi görür oldu. 1899'da Budapeşte Krallık Küğ Akademisine girdi. Çok erkenden bağdama/kompozisyon yapmaya başlamıştı. Daha 1891'de on yaşındayken ilk dinletisini verdiğinde Beethoven'in sonatlarından bir bölüm çalmış olduğu gibi kendi bağdası olan "Tuna" adlı piyano parçasını da çalmıştı. 1900 yılına gelinceye değin bazı parçalar yazdı. Ne ki bunların hepsinde Brahms, Liszt, Wagner etkisi açıkca görülüyordu. Buna karşılık bu yolun tükenmiş olduğunu anlıyor, kendi yolunu bulamaması nedeniyle bunalım geçiriyordu. Bu bunalım sonucu 1900 yılından 1902'e dek hiç bir bağda yazmadı. Bağdarlıktan vazgeçmiş gibi görünüyordu. Çok iyi bir piyanoçalar olarak tanınma yolundaydı. 12 Şubat 1902 günü bir dinletide Richard strauss'un "Zerdüşt Böyle Buyurdu" adlı senfonisel yırını dinleyince nasıl bir yol izlemesi gerektiğini anladı. Strauss'un tüm partiturlarını getirterek inceledi. 1907 yılına gelinceye değin verdiği yapıtlarda Richard Strauss'dan aldığı esinle yazısında esneklik ve orkestralama zenginliği görülmeye başladı. 1907'de arkadaşı Zoltan Kodaly'nin önermesiyle Debussy'nin küğü ile ilgilenmeye başladı. 1907'e dek ortaya koyduğu yapıtlarda Brahms-Liszt-Wagner-Strauss etkisini görebilmek ne ölçüde olasıysa, 1907'de ve sonrasında ortaya koyduğu yapıtlarda bunlara Debussy'nin izlenimci anlayışının eklenmiş olduğunu görebilmek de aynı ölçüde söz konusudur. Ancak Bartok'un küğüne yine bu yıllar içinde girmiş olan bir başka etkinlik daha vardır ve bu sonuncusu hepsinden daha güçlü olarak onun küğünün en derinine yerleşmiştir. 1905 yılında arkadaşı Kodaly ile birlikte; Çigan küğünden ayrı bir yapısı olan, yitmeye yüz tutmuş gerçek yerel Macar küğü ile ilgilenmeye, bunların derlenmesine geçmişti. 1906 yılında Kodaly ile birlikte ortak bir çalışma olarak "Yirmi Macar Halk Çığırgısı" yayınladılar. Çığırgıların ilk on tanesini Bartok, kalan onunu Kodaly çokseslendirmişti. Macar halk çığırgılarının ezgisel ve tartısal yapısı, giderek öteki Balkan ülkelerinin yerel küğü Bartok'un ilgi alanına girmiş, küğsel yapılanmayı algılayışında temel ögelerden birisi olarak, yapıtlarında yer almış oldu.
Bugünkü izlencemizde Bartok'un 1910 yılına dek yazmış olduğu yapıtlarından üç örnek sunacağız. İlk dinleteceğimiz yapıt, onun 1905 yılında yazmış olduğu 5 bölümlü 1. Orkestra Ardış'ı/Suite'i Bölüm başlıkları şöyle: 1.Allegro Vivace 2.Poco Adagio 3.Presto 4.Moderato 5.Molto vivace
Detroit Senfoni Orkestrasını Antal Dorati yönetiyor.
KÜĞ: Bartok - Ardış 1, Op.3 (37'16")
Şimdi sunacağımız yapıt, Bartok'un 1945'de ölümünden on bir yıl sonra 1956'da bulunmuş olan 1. Keman Konçertosu. Bartok 1907-1908 yılları arasında orkestra için Op.5 "İki Portre" adlı yapıtını yazmıştır. Sonradan elde edilen 1.Keman Konçertosu'nun ilk bölümü, Op.5 İki Portre'nin ilk bölümü ile özdeştir. Ancak ana ezginin sürdürümü yalkın/solo kemana verilmiştir. İki yapıtın ikinci bölümleri tümden değişiktir. Bartok, sağlığında yapıtı keman konçertosu olarak yazdıktan sonra elyazması notaları, gönül yakınlığı bulunan kemancı Stefi Geyer'e vermiştir. Stefi Geyer'in 1956'da ölümü sonucu, sakladığı yapıt ortaya çıkmıştır. Bartok'un 1907-1908 yılları arasında yazmış olduğu 1. Keman Konçertosunu, kemancı Kyung Wha Chung ile Sir Georg Sollti yönetimindeki Şikago Senfoni Orkestrasından dinleyeceğiz. İki bölümlü olan konçertonun bölüm başlıkları: 1.Andante sostenuto 2.Allegro giocoso
KÜĞ: Bartok - 1. Keman Konçertosu (20'10")
Üçüncü yapıt olarak Bartok'un piyano küğüne örnek olmak üzere, 1908-1909 yılları arasında yazmış olduğu Op.8b 2 Ağıt/Elegie'i sunuyoruz. Piyanoyu György Sandor çalıyor.
KÜĞ: Bartok - 2 Elegy / Ağıt (11'20)

Not: Tekrar yayında kısaltılmış olan programın ses kaydında Ardış 1, Op.3 yayınlanmamıştır.

18 Temmuz 2012 Çarşamba

Çağlar ve Müzik - 28

Bölüm 28 / Orijinal Yayın Tarihi: 19 Temmuz 1999



Sayın dinleyiciler; bugünkü izlencemizi yine Stravinski'nin iki yapıtına ayırmış bulunuyoruz. Bu yapıtlardan ilki, onun Rusya dönemi/1. dönem içinde 1907-1914 yılları arasında ortaya koyabilmiş olduğu ilk operası "Bülbül"dür. Operanın konusu Andersen'in yazdığı bir masaldan alınmış, çünkü/librettosu Stravinski ile arkadaşı Mittisov tarafından düzenlenmiştir. Olay Çin'de geçmektedir. Gece vakti deniz kıyısında balıkçı ağlarını denize atmış beklerken bülbülü dinlemektedir... Bülbülün ötmesinden çok etkilenen balıkçı, onu dinlesinler diye Çin İmparatorunun sarayındaki aşçıbaşını, mabeynciyi saray rahibini çağırır. Bülbülü dinleyen Aşçıbaşı kuşun sesinin güzelliğini tüm saraya yayar. İmparator söylenenleri duyunca bülbülün getirilerek huzurunda şarkı söylemesi buyruğunu verir. Tüm saray halkı toplanır. Bülbül bir çubuğun üzerine konmuş durumda saraya getirilir. İmparatorun huzurunda şakımaya geçer. Herkes bülbülün sesine hayran olmuştur. Sıkıntılı durumdaki İmparatorun sıkıntısı da gider. Ancak Japon imparatorunun elçileri, Çin imparatoruna armağan olarak altından yapılmış, istenildiği zaman kurulunca ötmeye koyulan bir makine bülbül getirirler. Artık bülbülün gelmesini beklemeye gerek kalmayacaktır. Canlı bülbül, makine bülbülü görünce susar, üzüntü içinde oradan oraya uçmaya başlar. Buna kızan imparator, bülbülü sarayından, bahçelerinden kovdurur. Ne ki bir süre sonra makine bülbülün zembereği kırılır, kurulamaz, ötemez duruma gelir. İmparator bülbülün sesinin özlemi içindedir. Sayrılanır, yatağa düşer. Ölümcül durumdadır. Yatağının ayak ucunda ölüm beklemektedir. Kovulmuş olan bülbülü bulup getirirler. Yeniden şakımaya başlayan bülbül, imparatorun canını almaya hazırlanan ölümü uzaklaştırır. İmparator yeniden kendisine gelir yatağı çevresinde ölmesini bekleyenlere "Günaydın" diyerek yaşama döndüğünü belirtir. Balıkçı şarkı söyleyerek yine deniz kıyısına ağlarını atmaya gider, opera biter. Stravinski 1907 yılında "Bülbül" operasına başlamış ve o yıl içinde ilk perdesini bitirmiştir. Ancak beş yıl ara vermiş, başka yapıtların üretimine geçmiştir. Beş yıldan sonra yeniden operasına dönerek kalan ikinci ve üçüncü perdeleri yazmaya koyulmuş 1914 yılında operasını tamamlayabilmiştir.
Stravinski'nin şimdi sunacağımız "Bülbül" operasında yer alan sanatçılar: Balıkçı-Loren Driscoll/Bülbül-Reni Grist/Aşçı-Marina Picassi/Mabeynci-Kenneth Smith/İmparator-Donald Gramm/Japon İmparatorunun üç elçisi-Stanley Kolk, William Murphy, Carl Kaiser / Ölüm-Elaine Bonazzi. Vaşington Opera Topluluğu ve Korosu'nu İgor Stravinski yönetiyor.
MÜZİK: Stravinski – Bülbül Operası (47'00")
Stravinski'den dinleteceğimiz son yapıt, onun 1953 yılında yeniden biçem ve teknik değiştirerek "dizisel yöntemi" benimseyerek yapıt vermeyi sürdürdüğü, son; üçüncü döneminin en başarılı yapıtlarından sayılan; "Agon/Çatışma" bale küğüdür. Stravinski, yardımcısı, öğrencisi, yazar ve orkestra yönetmeni Robert Craft’ın, Schoenberg ve Webern'in yapıtlarını kendisine tanıtması üzerine 1951 yılında dizisel yöntemle yazmaya yöneldi. 1951 yılından son yapıtını yazdığı 1968 yılına kadar ortaya koyduğu, irili ufaklı yirmi kadar yapıtında genellikle dizisel yöntemle yazdı. Bu üçüncü dönem yapıtları içinde en ünlüsü/en başarılısı 1953-1954 yılları içinde yazmış olduğu "Agon/çatışma" balesidir.
KÜĞ (MÜZİK) : Stravinski - Agon/Çatışma (23'07")

Not: Tekrar yayında kısaltılmış olan programın ses kaydında Agon/Çatışma yayınlanmamıştır.