Bölüm 52 / Orijinal Yayın Tarihi: 2 Ocak 2000
Sayın dinleyiciler; bir yıldan bu yana "Çağlar ve Müzik" adı altında hazırladığımız izlencemizin bu ikinci yılında da sizlere, çağdaş küğün/çokseslimüzik'in oluşmasında yeri bulunan bağdarları/bestecileri tanıtmayı sürdüreceğiz. Geçen yılki izlencelerimizde, konuya Liszt'in yapıtlarıyla girmiş, etkinlikleri 1900 yılından sonra görülmeye başlamış bütün öncü bağdarları tanıtmaya çalışmıştık. Ancak çağdaş küğün öncü bağdarlarından Paul Hindemit ile Sergey Prokofiev'i tanıtmamıştık. Yeni yılın bu ilk izlencesine Paul Hindemit ve yapıtlarını tanıtmakla başlıyoruz.
Paul Hindemith 16 Kasım 1895'te Almanya'da Frankfurt yakınında Hanau kentinde doğdu. 13 yaşına geldiğinde keman çalmanın tüm teknik güçlüklerini yenmiş durumdaydı. Frankfurt konservatuvarında eğitim gördü.
1915 yılında Frankfurt operasının başkemancılığına getirildi. 1. Yaylıçalgılar Dördülü Berlin Küğ Yüksek Okulu ödülünü kazanınca adı daha geniş çevrelerde duyulmaya başladı. 1921 yılında, Lico Amar'ın kurduğu ve genellikle çağdaş küğ yapıtlarının seslendirilmesinde öncülük yapan "Amar Dörtlüsü"nde viyola çalmaya başladı. Amar Dörtlüsü o yıl Donaueschingen şenliklerinde (ki bu çağdaş küğ şenliğinin kurulmasında Hindemith birincil görev üstlenmişti) Hindemith'in 3. Yaylı Dördülünü seslendirince, ünü Frankfurt'un dışına taştı. 1 yıl sonra 1922'de kimi yapıtları hem Salzburg hem de Donaueschingen'de seslendirilince ünü Almanya sınırlarını aştı ve çağda. küğün öncülerinden olduğu saptanmış oldu. 1923'te Frankfurt operası başkemancılığı görevinden ayrılarak kendisini tümüyle viyolasına ve bağdarlığa verdi. 1927-1935 yılları arasında. "Berlin Yüksek Küğ Okulu"nda öğretmenlik yaptı. Ancak Nazilerin 1933'te iktidara gelmeleriyle giderek küğdeki yaratıcı özgürlük anlayışı ile, iktidarın (Nazilerin) her şeyi tek tipe indirgemeye çalışan sanat görüşleriyle ters düştü. Buna ayrıca eşinin Yahudi kökenli olması de eklenince Nazilerce istenmeyen kişi durumuna getirildi 1938 yılında en ünlü operalarından "Ressam Mathis"i kendi ülkesinde hiçbir operaevine kabul ettiremedi. Bu yüzden bu operasının ilk sahnelenişi 1938 yılında İsviçre'de Zürich'te gerçekleşebilmiştir. Hemen belirtelim bu operanın konusu, kötü yönetime başkaldıran köylülerin durumunu sahneye getiriyordu. Böyle bir konunun sahneye getirilmesine baskıcı Nazi yönetiminin hoşgörü göstermesi beklenemezdi.
Hindemith, 1935 ve 1936 yılları içinde o dönemin Türk Hükümetinin çağrılısı olarak dört kez Türkiye'ye gelmiş, Atatürk'ün çoksesliliğe yönelme yolundaki düşüncesini gerçekleştirebilmek bakımından kurulması zorunlu küğsel kuruluşların yapılandırılması yönünden üç ayrı rapor hazırlamıştır. Bu raporların gereği olarak 1936'da "Müzik ve Temsil Akademisi Yasası" çıkarılmış 1936 yılında Ankara Devlet Konservatuvarı kurulmuş, Musiki Muallim Mektebi; Gazi Eğitim Enstitüsü Müzik Bölümü'ne dönüştürülmüş, Müzik Okulu da İzmir Devlet Konservatuvarı yapılmıştır.
Yine Hindemith'in önermesiyle, Carl Ebert, Ernst Praetorious'un da içlerinde bulunduğu birçok Alman küğcüsü Türkiye'ye getirilmiş, gerek Ankara Konservatuvarı'nın yapılanmasında, gerekse Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının gelişmesinde önemli görevler almışlardır. Bu bakımdan Paul Hindemith'i Türk küğünün gelişiminde unutulmaması gereken bir yeri bulunduğunun belirtilmesi gereklidir.
Hindemith, yapıtlarının seslendirilmesinin artık Almanya'da gerçekleşemeyeceğini görünce, daha önce birkaç kez gitmiş olduğu ABD'e 1940'ta giderek orada yerleşti. Boston ve New Haven üniversitelerine ait konservatuvarlarda ders verdi. 1945'te İkinci Dünya Savaşı bitince, Avrupa' ya döndü. Zürich'de öğretmenlik yaptı. 1954'te "Sibelius Ödülü"nü aldı. Orkestra yönetmeni olarak Avrupa'da ve Amerika'da birçok orkestraları konuk yönetmen olarak yönetti.28 Aralık 1963'te Frankfurt'da öldü.
Paul Hindemith'in küğünün özelliklerine gelince, hemen belirtelim, akranı, yaşıtı öteki bağdarların küğlerinde genellikle uyumsal yapılanma öne çıkarken, Hindemith'in küğü ileri ve yoğun bir girdi/kontrapunt anlayışını sergiler. Bu nedenle de başat ezgi egemenliğine alışmış kulaklar için onun küğü oldukça zor, bu yüzden de kolay sevilebilir değildir. 20.yüzyılın başlarında "Bach'a dönüş" savunuculuğunu yapan Perrucio Busoni' nin bu görüşüne uygun en önemli çalışmaları Hindemith yapmıştır diyebiliriz. Hindemith Bach'ın küğ anlayışına, çağdaş küğün gelişmiş, zenginleşmiş uyum anlayışı ile Stravinski'nin azmanlaşmış tartım anlayışını ve caz küğünün doğaçlama özelliklerini bindirerek kendisine özgü bir yolu izlemiştir 1938 yılına kadar. 1938 'e dek ortaya koyduğu tüm yapıtlarda yukarda belirttiğimiz özelliklerle uyumlu olarak hep yenilikçidir, arayışlıdır. Ancak bu araştırıcı yan tümüyle "uzak dengeserIik" anlayışının sınırları içinde kalmıştır. Schoenberg'in dizisel yöntemine hep karşı çıkmış, dizisel yöntemle yapılan yaratılara hiçbir süreçte yakınlık göstermemiştir. Giderek klasik uyum kurallarını, dünyanın çekim gücüne benzeterek 1938'den sonraki yapıtlarının büyük çoğunluğunda araştırmasız, bilinen kuralların yavan bir uygulayıcısı durumuna gelmiştir. Belirttiğimiz nedenle, biz izlencelerimizde genellikle Hindemith'in 1938'e dek ortaya koyduğu araştırmalı, devrimci yapıtlarını sunmaya çalışacağız. Bugünkü izlencemizi onun piyano yapıtlarını örneklemeye ayırmış bulunuyoruz.
1- İlk dinleteceğimiz yapıt 1917/1919 yılları arasında yazılmış olan Op.15 "Gece-Düş ve Serüven". Piyanoyu Siegfried Mauser çalıyor.
KÜĞ: Hindemith - Gece-Düş ve Serüven, Op.15 (25'58")
2- İkinci yapıt; 1922 yılını başlık olarak taşıyan "1922 Piyano Ardış'ı/Süite Op.26". Piyanoda yine Siegfried Mauser var.
KÜĞ: Hindemith - 1922 Piyano Ardış'ı/Süite, Op.26 (10'25")
3- Hindemith oda küğüne çok önem veriyordu. Hemen hemen tüm çalgılar için bir veya birkaç "Sonat" yazmıştır. Piyano için 3, org için de 3 sonatı vardır. Piyano için yazdığı Piyano Sonatlarından 1936'da yazmış olduğu Üçüncü Piyano Sonatı'nı yine Siegfried Mauser'in piyanosundan sunuyoruz.
KÜĞ: Hindemith - Üçüncü Piyano Sonatı (18'53")
TRT'de 2000 yılında yayınlanmış olan "Çağlar ve Müzik" programının ses kayıtları elimizde olmadığından, burada paylaşılan küğ örnekleri, Ertuğrul Oğuz Fırat'ın kendi arşivinden sunduğu icralardan farklı olabilir.